31 Mayıs 2015 Pazar

Tek başına yola çıkılır mı?

Tek başına yola çıkan bir kadının hikayesini anlatan bir film.
Kişiden kişiye değişecek bir durumdur. Bazı kişiler grupla hareket etmek ister, bazı kişiler ise tek başına gitmeyi ister. Peki, tek gitmenin veya grupla gitmenim avantajları nelerdir?

Bu konuya gelmeden önce yolculuk öncesi hangi bölgeleri gezmek isteyeceğiniz önemli. Avrupa veya Amerika Birleşik Devletleri gibi popüler tatil yerleri ise tek gitmeniz güvenlik açısından sorun oluşturmayacaktır. Ancak Irak, İran, Suriye, Somali gibi yerlere birileri ile gitmekte fayda var. Konumuza geri dönersek,  çok kısıtlı bir zamanınız var. Yedi günde 5 şehir değiştirmeniz gerekiyor ve yapmayı planladığınız bir sürü şey var aklınızda. Bu gibi durumlarda tek çıkmak çok avantajlı olabiliyor. Örnek vermek gerekirse, Budapeşte, Bratislava, Viyana, Prag, Wroclaw gezisinde 6 kişiydik. Güzel anlarımız oldu. Tek gitsem bu anılarım olmaya bilirdi ama açıkçası çok çılgın anılar değildi. Ekibin sorumluluğu üzerimdeydi. Konaklamada ulaşıma kadar her şeyi ile ben ilgilenmiştim. Bir hayli zor olmuştu. Her şeyin bir sırası, yapılması gereken bir saat dilimi vardı. Bu tarz gruplarda uyum sorunu olabiliyor. Kız arkadaşlarımız tempoya ayak uydurmakta güçlük çekiyorlardı. Sürekli belli bir zamanımız olduğunu ve hızlı hareket etmemiz gerektiğini söyledim. Bir süre bu ikazlarım aramızın açılmasına neden olmuştu ama ben onları en başından uyarmıştım. Turun zor olduğunu seri hareketler etmemiz gerektiğini belirtmiştim.
Yola tek çıkmak isteyip de karar veremeyenlere için "iç güdülerinize güvenmenizi" söyleyen bir yazı.
Diğer bir sorun ise grupla olduğumuz için herkes aynı saatte uyanmaya biliyor. Budapeşte’de sabah saat 10’da dışarı çıkmamız gerektiğine karar kılmamıza rağmen. Sabah olunca 12’ye kadar insanları beklemek zorunda kalabiliyorsunuz. Belki hayatınızda bir daha gelme imkânı yakalayamayacağınız bir yerdesiniz. Kısıtlı zamanınız var, bunu insanlara anlatmakta güçlük çekebiliyorsunuz.

Tek Yapılırsa Artıları:

Kafanız bazı konularda daha rahat olur. Planınıza sadık kalırsınız. Fikir ayrılığından dolayı yaşanacak tartışmalardan kaçınmış olursunuz. Bazen siz bir müzeye gitmek istersiniz diğer arkadaşlarınız müze sevmez veya parasını burada harcamak istemez. Viyana’da böyle bir durumla karşılaştık. Schönbrunn Sarayına gittik, internetten okuduğuma göre ücretsiz bazı yerlere giriş vardı. Gittiğimiz zaman bulamadık o yerleri, ücret vererek girmek istedim diğer arkadaşlar para harcamak istemedi. Dört kişi biz burada bekleriz siz gidin gibi saçma bir cümle kurabildi. İki saat bizimi bekleyeceklerdi veya ben onlar bekliyor diye çok acele ile gezip çıkmak zorunda mı kalacaktım. Viyana’nın en önemli yerlerinin başında geliyordu Schönbrunn Sarayı… Sonra kelebek müzesi de vardı olmadı oraya gidersiniz diye o tarafa doru yola koyulduk. Saraya oradan da giriş vardı ancak kelebek müzesi kapanmıştı. Bizde şansımızı deneyelim diye girdik. Bu defa ücretsiz kısmı bulabildik. Ana binaya arkadaşlarımın yüzünden giremedim ve onlara kalsa Schönbrunn Sarayı’nı göremeden dönecektim…

 Seyahat sırasında kendinizle yüzleşmeniz ve içinizi dinlemeniz için bir fırsattır sizin için, bir nevi özgürlüktür aslında… Sevdiğiniz müzikleri dinleyerek yürüyebilirsiniz, kafanızı dağıta bilirsiniz. Belki gitmek istediğiniz şehirde, dilemek için beklettiğiniz şarkılar vardır. Benim öle bir tutkum olmuştu, eğer New York’a gidersem Sting’in Englishman in New York şarkısını dileyecektim ve bunu Brooklyn köprüsünün altında nehir boyunca uzanan yolda dinlemiştim. İşin garip tarafı radyodan çalmıştı. Bu tarz şeyler yapmalısınız çok güzel oluyor. Grupla müzik dinleyemiyorsunuz maalesef.

Grupla giderseniz, sayısı önemli değil iki kişi dahi olsa durum şöyle gerçekleşiyor. Bir arkadaş hosteli, ulaşımı, konaklamayı gezilecek yerleri bakıyor. Diğer arkadaş genelde ilgilenir gibi yapıyor. Bu işleri yapan arkadaş gezerken haritayı alıyor. Genelde bir veya iki harita alırsınız yanınıza ve bir kişi haritaya bakarak yönlendirir sizi. İnanın o yönlendiren arkadaşın dışında diğer kişiler fotoğrafını çektiği binanın ne olduğunu veya adını dahi bilmiyorlar veya yürüdünüz caddenin ismini, nerden sağa dönülecek nereden sola dönülecek. Şu an gitsem kaybolmam ama diğer arkadaşlar için aynı şeyleri söyleyemem. Belki şu an bunlar önemsiz gibi geliyor ancak bunlar önemli şeyler sırf “oraya gittim” demek için gitmeyin. Bunu en iyi tek yola çıktığınızda anlarsınız. Bir de grupla gittiğinizde sayısız fotoğraf çeken arkadaşlarınız işin tadını kaçırıyorlar. Bir heykelin önünde girmedikleri şekil kalmayana dek tek olarak ve ikili üçlü olarak bu fotoğraflamalar devam edebiliyor…

 CouchSurfing(Bu site gitmek istediniz şehirde kalacak yer bulmak için kullanılır. Şehirde yaşayan insanlarla gitmeden İnternet üzerinden konuşulur. Şehre indiğinizde güzel bir deneyim yaşarsınız. Bu arada ücret ödemezsiniz ev sahibine bunun yerine bir bira, yemek ısmarlayabilirsiniz, hediye götürebilirsiniz.)’den daha rahat yer bulursunuz. Kalabalık bir grubu kimse evine almak istemez. Bazı ortamlarda daha hızlı kaynaşırsınız. Seyahatiniz sırasında farklı ülkelerden kişilerle tanışırsınız. Özellikle hosteller ve CouchSurfing eventleri bunun için yapılıyor. Tek gitmek demek kimseyle konuşmayacağınız anlamına gelmez.
Tek başına yola çıkan bir gencin hikayesini anlatan Into the Wild filminden bir fotoğraf.
Bunun yanı sıra şöyle eksi yönleri ise:

Ekonomik nedenlerle ve yolculuğun bir kuralı olarak bazen bazı şehirlerde gece dışarıda kalmak gerekebilir. Bu da cidden tek çekilmez. Hem vakit geçirme açısından, hem de güvenlik açısından. Gecenin bir saati tren garında veya başka bir yerde tek olmak istemediğiniz anlar olabiliyor ama tek de yapılabiliyor. Yani olsa iyi olur ama olmazsa da dünyanın sonu değildir.

Yaşadığınız o anıları fotoğrafa dökmek isteyebilirsiniz. Eğer bir yol arkadaşınız varsa fotoğrafların çok daha istediğiniz gibi olur. Tek başınayken bu kadar avantajlı veya pratik olamazsınız. Evet fotoğraf çekinmeyi seviyorsanız bu durum biraz canınızı yakabilir ama bu durumlar için selfie çubukları var. Bazen birbirine benzeyen fotoğraflar olsa da yine işinizi görür. Olmadı insanlara sorarsınız. Nedendir bilinmez, seyahatim sırasında tanımadığım birçok kişinin fotoğrafını çekmişliğim var. Özellikle bana mı geliyorlar diye düşünürken elimdeki fotoğraf makinesinin etkisi olduğunu düşündüm. İnsanlar grupla olsalar dahi birilerine fotoğraf çektirmek için sormaları gerekebiliyor. Bundan dolayı çekinmeyin, insanlara sorun muhabbet edersiniz, konuşurusunuz. Tabii makinenizi herkese vermeyin Allah muhafaza güvenilir birilerini bulmaya çalışın. Ben genelde grup halinde dolaşan insanlara soruyordum.

Yol esnasında yeri gelir sıkılır insan. Özellikle uzun yolculuklarda bu biraz fazla olabiliyor. Tabii orada yeni insanlarla da tanışacaksın. Ama bazı anlar olacak ki, gecenin bir vakti ıssız bir istasyonda tanışacak birini bile bulamayabilirsiniz. Tren istasyonunda kaldığınız için zaten insanlar size biraz farklı bakar…

Tek gitmek de güzel, bir arkadaşla gitmek de…

Seyahatten beklentilerinize göre karanızı verebilirsiniz. Eğer kendinizi tanımak, içinizi dinlemek, huzur bulmak, maceracı bir ruha sahipseniz tek gitmelisiniz. Ama eğleneyim, göreyim, öğreneyim, vaktimi neşeli geçireyim diyorsan çok sıkı bir arkadaşınla gidebilirsiniz. Bir can dostuyla yola çıkabilirsiniz, isterseniz yolun yarısında karar verip, bir sonraki şehirde buluşmak amacıyla ayrı yollardan gidebilirsiniz. Böylelikle iki hali de tecrübe etmiş olursunuz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder